EMAR YAYINLARI
E-KİTAPLAR
Ayla Antepli’nin 1986 Şubat’ında toplanan SBKP 27.Kongresi’nin değerlendirmesini yapan çalışmasını (1986) e-kitap olarak yayınlıyoruz. Yoldaşın Yiyecek Sorunu başlıklı Çek-Al’ını da konuyu tamamlaması ve Sovyetler Birliği fenomenini bugün daha iyi kavrayabilmemiz açısından e-kitaba ekledik.
Ayla yoldaşın bu çalışması, biçimsel açıdan, R.Yürükoğlu’nun SBKP 26. Kongresi’ni değerlendirdiği Yaşayan Sosyalizm kitabına benziyor. Üzerinde büyük emek var, kaynak araştırması var ve en başta konuya hakimiyet var.
Ancak benzerlik burada sona eriyor. Bugün, yaklaşık 40 yıl sonra, bu metine, o dönemin siyasal gelişmelerine, Sovyetler Birliği’nin SBKP elinde 1991-1993 döneminde çöküp dağılmasına baktığımızda, R.Yürükoğlu’nun bir önceki kongreyi değerlendiren çalışmasının, hem Marksizmin hem de komünist partisi olmanın ruhuna daha yakın olduğunu teslim etmek gerekiyor.
Antepli’nin değerlendirmesi, şu beklentiyle başlıyor:
“Genel Sekreter olarak seçilmesinden bu yana tüm davranışlarında, Gorbaçov yoldaş, Sovyetler'deki yeni liderliğin, eski liderlikten önemli farklılıklar taşıdığını ve bunun bir ilerleme olduğunu göstermeye çalıştı, çalışıyor.”
Yani, öz olarak söylemek gerekirse, A. Antepli, sanki Gorbaçof’a “umutla” bakıyor. Onun liderliğinin, SBKP’de ve dolayısıyla SSCB’de RY’nin Marksist temelde şiddetle eleştirdiği “gidişatı” değiştireceğini “ümit ediyor”. Bütün Avrupa komünist partilerinde ve birçok başka komünist partisinde görülen sahte ümit besleme alışkanlığının izlerini, dolayısıyla A.Antepli yoldaşın çalışmasında görmek olanaklı oluyor.
Yoldaş, yaptığı analizin sonuçlarına baktığı zaman, Gorbaçov’un yaklaşımının ve siyasal tutumunun aslında ne anlama geldiğini görmüyor değil, görüyor ve şöyle diyor:
“Gorbaçov yoldaş çelişki-sınıf savaşı devrim-toplumsal ilerleme arasındaki ilişkiyi ve bağı atlıyor.
“Böyle bir atlama, başka bir çerçeve içinde anlaşılabilir. Ama bu, komünist partisinin kongresine hem de devrim yoluyla iktidara gelmiş bir partinin kongresine sunulan rapordur...
“Böylece Gorbaçov yoldaşın çağdaş dünya çözümlemesinin ta başında, sınıf çelişkilerinin ürünü ve tek çözümü olarak devrimin yadsınması yer alıyor.”
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Ancak bunu değerlendirmesinin sonunda belirleyici vargı olarak yeterince vurgulayamıyor. Bir irrasyonel umut var: Ya işleri düzeltir de partiyi ve ülkeyi “doğru yola” sokarsa...
Yıl 1986. Daha gelişmelerin çok başındayız. R. Yürükoğlu’nun 26.Kongre değerlendirmesi, Marksist yöntemin şaşmaz gücüyle perşembenin geleceğini söylüyor. Amasız fakatsız, geviş getirmeden, komünist disiplini koruyarak, ama doğrudan eleştiri yöneltiyor. Bu, üstelik, parti belgeleri arasında yerini almış bile: Sovyetler Birliği ve sosyalist sistemin çözülme, dağılma tehlikesi var!
Buna rağmen, Ayla Antepli yoldaş, SBKP’deki durum hakkında (Gorbaçof’un) söyledikleri “... Gorbaçof yoldaşın ve SBKP liderliğinin bütün teorik anlayışı hakkında ciddi sorunlar uyandırıyor” demesine rağmen, yine de öteki yorumlar, irrasyonel bir “umut” beslendiği izlenimini uyandırıyor.
O da, aynen R.Yürükoğlu gibi bugün yanlış olduğunu düşündüğümüz “sosyalizm” tanımı yapıyor, “sosyalizmle ilgili olarak akılda tutulması gereken ilk şey ... O, bir geçiş dönemidir ve hem kapitalizmin hem de komünizmin ögelerini içinde taşır. Sosyalizm, bu her iki sistem arasında bir yarışma ve savaşım dönemidir diyor. Dolayısıyla genel tahlilde aynı yanlışları yapıyor. Ama öte yandan, Sovyetler’deki gelişmeleri Yürükoğlu’nun bakışındaki keskinlikle ve kesinlikle göremiyor. “Ya göle çalınan maya tutarsa”... Okurken satır aralarına sıkışmış ifadelerden böyle bir mantık yürütmeyi hissediyorsunuz.
Antepli, 1986’da “SBKP ileriye değil geriye bakıyor. Pratikte bunun ne ölçüde olacağını söylemek için çok erken. Ancak, daha şimdiden bunun belirtileri vardır” diye bitiriyor.
Öte yandan, yıllar hızla geçti ve 1986 ile 1993 arasında çok hızlı ve çok çıkışlı inişli bir süreç boyunca yaşananları hepimiz izledik.
Sonuçta, 1917 Devrimi’nin muzaffer partisinin, faşizmi dize getirmiş ve Sovyetler Birliği’nin sosyalizme ilerleme sürecinin merkezinde, en başında yer almış Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin elinde koca Sovyetler Birliği unufak oldu, çöktü dağıldı. Bu şerefsizliğin hesabını verecek kimse de kalmadı ortalıkta.
Öte yandan, şu sorunun yanıtının verilmesi ihtiyacı hâlâ bakidir:
Sovyetler Birliği ne idi nasıl çöktü, nedenleri neydi?
Bu sorunun doğru Marksist yanıtını tatminkâr açıklamayla vermedikçe, Türkiye’de (ve dünyada) komünist ve işçi sınıfı hareketinin yerden kalkması, toparlanarak yeniden saldırıya geçmesi önünde çok engel bulunacağı kanısındayız. Marksist teoriye yabancılaşma ve yoğun karşı-propaganda sürdükçe bu engellerin zayıflatılması zor olacaktır diye düşünüyoruz.
Eski kitapları, eski Sovyet yayınlarını temel alarak eski ağızları papağan gibi tekrarlayarak herhangi bir yol alınamadığı görülüyor. Yeni dünya koşullarında, küresel tek dünya pazarında, bilimsel-teknolojik devrim sürecinde bugün dördüncü ve hatta beşinci endüstri devriminin tartışıldığı, ortaya çıkan muazzam değişikliklerin toplumsal yaşamımızı, iş örgütlenmesini ve daha birçok alanı derinden etkileyip altüst ettiği günümüzde genç kuşakların bilincini ilerletmek için gerçeğe daha sıkı sarılmak gerekiyor. Marks’ın teorisini daha derinden kavramak yaşama yeniden militan Marksizmin merceğinden bakmak gerekiyor. Kutsalımız yok, ama devrimci gerçeğimiz var.
Sovyetler Birliği’nde ve çevresindeki ülklerdeki gelişmelere ilişkin gözlem ve uyarılarımızı aşağıdaki dipnotta verdiğimiz kaynaklarda işçi kamuoyuna yansıtmaya çalıştık. Tarihe düşülmüş bu notlar yeterince aydınlatıcıdır.[1]
Bu anlayışla, 2025 yılında, içinde yaşadığımız dönemin özellikleri ve yazıda işlenen fikirlerin artan önemi dolayısıyla, EMAR Emek Araştırmaları Vakfı olarak, Ayla Antepli yoldaşın bu çalışmasını bir e-kitap olarak yayınlıyoruz. İyi okumalar
EMAR
Aralık 2025
TKP merkez organı İşçinin Sesi’nde “komünist ahlak” ve kadın sorunu üzerine yayınlanmış ve okuyucu için en gerekli teorik çerçeveyi sağlayacağını düşündüğümüz bir grup yazıyı bu e-kitapta bir araya getirdik.
Bu yazılar, röportaj ve programatik belgeler, kadın cinsini işçi sınıfının mücadelesine siyasal anlamda kazanma; onların binyıllar içinde oluşmuş ve kapitalizm altında katmerlenmiş sorunlarına komünistçe yaklaşma; bu sorunları komünist ahlak çerçevesinde ele alarak çözmeye çalışma ve en nihayet, “sosyalist” olarak adlandırılmış toplumlardan en ilerisi olan Sovyetler Birliği’nde bu konuda ne gibi adımlar atıldığı (ya da atılmadığı) gibi kilit konuları ele alıyor.
Yayınlanışlarından kırk küsur yıl sonra, bu yazılarda ele alınan ağır toplumsal sorunlar, dini ahlakın hortlaması, yoğunlaşan kadın cinayetleri, Kürt ve Türk kadın hareketlerinin giderek güçlenerek toplumda ağırlıklarını hissettirmesi, tüm evreni yalnızca “kâr” gözlüğünden gören burjuvazinin attığı her adımla, kapitalist Türkiye toplumundaki toplumsal çürüme ve dağılmayı azdırması, işçi sınıfının, komünistlerin kadın sorununda, komünist ahlak anlayışı çerçevesinde müdahalesini acilleştiriyor. Bu derleme kitap bu çerçevede yararlı olacaktır düşüncesindeyiz.
Kitap boyunca işlenen fikirleri özetle alırsak, "kadın işçi hareketi yalnızca biçimsel bir eşitlikle yetinmez, onun baş görevi, kadının ekonomik ve toplumsal eşitliği için savaşım vermektir. Baş görev, kadını toplumsal üretime katmak, onu 'ev köleliğinden', mutfağın ve çocuk odasının bunaltıcı, aşağılayıcı, ebedi ve başka birşeye yer bırakmayan bu baskısından kurtarmaktır."
"... Kadınları katmadan, yığınları siyasete çekemeyiz. İnsanlığın yarısını oluşturan kadınlar, kapitalist rejimde, çifte bir sömürü altındadır. Sermaye işçi ve köylü kadını sömürür. Ayrıca en demokratik burjuva cumhuriyetinde bile yasalar erkeklerle aynı eşitliği tanımadığı için kadınlar bütün haklardan yararlanamıyorlar. İkincisi ve en temel olanı da budur; 'ev köleliği' içinde hapsediliyorlar. Kadınlar, en aşağılayıcı, nankör, zor ve bunaltıcı ev işleri ve bireysel aile işleri altında 'ev kölesi'dirler."
“Ev işleri ağır ve monotondur, kadınların zaman ve güçlerinin büyük bir kısmını helak eder, kafa ve görüşlerini darlaştırır, kalplerini sertleştirir, iradelerini zayıflatır. Kadınların bu durumundan hiç rahatsız olmayan kocaları kadar acı bir örnek verebilir miyim? Erkeklerin ezici çoğunluğu, proleterler de dahil, kadınları bu ağır yükten kurtarabileceklerini akıllarına bile getirmiyorlar. Bu işler 'kadın işidir' diyerek, erkek 'haysiyet ve gururu' adına kendi rahatlıklarını düşünüyorlar... Her erkeğin içinde eski hukukun ona verdiği 'bey ve efendi'liğin gizli bir biçimi yatar... Kadın yığınları içinde komünistlerin çalışabilmeleri ve siyasal etkinlik kazanabilmeleri, erkekler için yoğun bir eğitim gerektirir. Parti ve yığınların içinden 'bey ve efendi' ideolojisini en son izine kadar atıp koparmamız gerek."
Her zaman akılda tutmamız gereken, “burjuvazinin kendi sınıf çıkarlarını korumak ve işçi sınıfının bilincini bulandırmak için kendi ahlakını herkes için geçerli ve ebedi bir doğruymuş gibi” gösterdiğidir. Yüzyılların deneyimine sahip burjuvazinin, kendi çıkarları için yararlı olan ahlak kurallarını, sınıflar üstü bir ahlak anlayışı gibi göstermeye çalışmasıyla, sanki “ebedi, değişmez ve genel olarak insanlığın çıkarlarını yansıtıyormuş gibi gösterilen bu ahlak, bilinçsiz ve hatta bilinçli işçilerin bile içine yer eder.” Mücadele bunun için uzun, zahmetli ve meşakkatlidir. Ancak, “kapitalist düzende yaşayan bir proleter ya da bir aydın, Marksizm-Leninizmi kendine rehber edinmişse, bu ideolojiye uygun ahlakı benimsemesi ve pratiğe uygulaması için devrimi ve sonrasını beklemez. İki yüzyıllık burjuva ideolojisi ve ahlakı yerine, komünist ahlakı benimseyip uygulamak da bir eğitim sorunudur. Komünist ideolojinin doldurmadığı her alanda burjuva ideolojisi egemendir”.
Ayla Antepli’nin 1980’lerde İşçinin Sesi’nde yayınlanmış olan üç bölümlük Dünya Devrimi yazısı ile Pazar Sorunu yazısını bu e-kitapta Dünya Devrimi ve Pazar Sorunu Üzerine başlığı altında biraraya getirdik.
Kitaba ek olarak, 1988 yılı sonunda kaybettiğimiz Bedir Aydemir (Yalçın Çağlar) yoldaşımızın nükleer savaş ve devrim ilişkisiyle Stalin’in dünya devrimine zarar veren yanlışını konu alan yazısını; bir diğer İşçinin Sesi yazarı Serdar Soylu’nun dünya devrimi kavramıyla bağlı toplumsal ilerleme kavramını incelediği “Toplumsal İlerleme” yazısını ve TKP konferanslarında kabul edilmiş dünya devrimi üzerine iki belgeyi (karar) veriyoruz.
Ayla Antepli’nin Marksizmin bir kilit kavramı olarak “Dünya Devrimi”ni çeşitli yönleriyle ele aldığı yazıların önemli bir özelliği, solda genellikle sığ bir tarzda, neredeyse küfür gibi kullanılan “karşı-devrim” kavramını derinlemesine açmasıdır. Antepli yoldaş “karşı-devrim, üretim ilişkilerinin üretim güçleriyle çelişkiye düştüğünün onaylanması ve tanınmasıdır” diyor ve ekliyor: “Karşı-devrim şunu kanıtlar ki, burjuvazi sınıf olarak artık yönetmeye ‘... kendi varoluş koşullarını mutlak yasa olarak topluma dayatmaya’ uygun değildir.” Özetle, “karşı-devrim, burjuvazinin erke rakip bir güçle karşı karşıya olduğunun, ayakta kalma savaşı verdiğinin, kendi ‘ilkeleriyle’ çatışsa da çatışmasa da bulabildiği her türlü aracı kullanmaya hazır olduğunun kanıtıdır.
“... Karşı-devrimin amacı, devrimci sınıfı yoketmek değil, onu kendi iradesine bağımlı kılmak ve bu yolla silahsızlandırmaktır.” Bunu gerçekleştirmek üzere, karşı-devrim güçleri “reform” da yapabilirler, ve hatta devrimin programını bile uygulayabilirler.
Dünya devrimiyle olan bağının ele alındığı “Pazar Sorunu” yazısı ile, Bedir yoldaşın yazısının canalıcı ortak noktası, 1980’lerin güncel sorunlarının ışığında, dünya komünist hareketinin dünya devrimi mücadelesinden uzak düşmesinin, oportünist ve burjuva işbirlikçisi konumları benimsemesinin ardında, esasen, Stalin'in dünya pazarı konusundaki yanlış çözümlemesinin yattığının, okuyucuya açık seçik biçimde gösterilmesidir. İlginç olan, dünya oportünizminin, her renkten menşeviklerin, Stalin’i kimi yerde hakaretamiz bir dille yererken, onun yanlış görüşlerini ise istiflerini bozmadan hâlâ sürdürdükleridir.
TKP’nin eski genel sekreteri ve komünist hareketin yeri hâlâ doldurulamamış teorisyeni R.Yürükoğlu’nun siyasal yazılarının altıncı, elimizdeki kaynaklar açısından bakıldığında, son cildini de sitemize ekliyoruz.
Bu kitap, TKP’nin devrimci çizgisinin lideri R.Yürükoğlu’nun 1996 yılı ile aramızdan ayrıldığı 2001 yılı arasındaki dönemde, dünya devrimci hareketinin, komünist hareketin, ve en genel anlamıyla işçi hareketinin gerilemesinin hız kazandığı, komünist saflardan kaçışın yaşandığı, bir zamanlar “ikrar verdim ikrarımı güderim” diyen geçici yol arkadaşlarının sürüngenleşerek TKP safını terkettiği ortamlarda, hem küresel hem yerel, hem stratejik ve hem de güncel örgütsel pratik sorunlar üzerine yazdığı yazıları ve toplantılarda yaptığı katkıları içeriyor. Ek olarak, Yürükoğlu’nun, ölümünden önce tamamlamak için çok çaba gösterdiği Sosyalizm kitabının sonradan yayınlanan üç cildinin önsözlerini, bu kitabın bütünlüğü açısından önem taşıdıkları için buraya aldık.
R.Yürükoğlu, örgütünün iki kongre geçirdiği son dönem yazılarında, parti içinde gelişen ve çözümlenemediği görülen sorunlara sık sık dikkat çekiyor, geleneksel 1 Mayıs gösterilerinde yansıyan ortamın hem partinin, hem de devrimci hareketin içinde bulunduğu çalkantılı bunalımlı ortamın aynası olduğunu hatırlatıyor. Yazı ve konuşmaları, ilkeli örgütsel anlayışların geliştirilmesine ve içselleştirilmesine önem verdiği kadar, işçi sınıfı içinde devrimci çizginin etkinliğinin artırılmasına, SBKP’nin ortadan kalkmasına rağmen etkisini sürdüren “burjuvaziyle işbirliği” çizgisinin sergilenmesine vurgu yapıyor. Her ne kadar günümüzden 25-30 yıl öncesinde kaleme alınmış olsa da, dikkatli bir göz, bu “eski” yazıların, sağlam Marksist teorik kavrayışıyla, günümüzde yüzyüze geldiğimiz çeşitli kilit sorunlara ışık tuttuğunu görecektir.
Son tahlilde, “savaşımın sonucunu kadrolar belirler”. Marks-Engels’in teorisiyle ve en derin bilgiyle kuşanmış, Lenin kuşağının deneyiminin, Sovyetler’in çöküşünün, memleketin ve küresel tek pazarın yaşadığı sorunların Marksist çözümlemesini yapabilen, “işçi sınıfı devrimine” odaklanmış kadrolar... Günümüz koşullarını ve sınıf mücadelesini, örümceklenmiş kafaların önyargılarıyla değil de, hakiki komünist devrimci mercekle görebilen yeni kuşak aydınlar... Beklentimiz bu yöndedir. Bu çerçevede bakıldığında, Yürükoğlu’nun yazılarını okuyup değerlendiren komünistlerin kazançlı çıkacağını düşünüyoruz.
R. Yürükoğlu - Siyasal Yazılar - 5. Kitap
DERLEYENİN NOTU:
Bu kitabı, R.Yürükoğlu’nun 1989 yılından itibaren Alevilik-Bektaşilik üzerine yaptığı ayrıntılı ve derin araştırmaların sonuçlarını dile getirdiği yazılara, ülkedeki ve yakın çevredeki güçlü halk hareketlerinin kaynağı olan Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlıkla ülkenin geleceğini temsil eden işçi sınıfı hareketi arasındaki ilişkiler, sorunlar ve gelişme perspektifleri üzerine yazdıklarına, konferanslarda ve tartışmalı sohbetlerde dile getirdiği görüşlere ayırdık. Yürükoğlu’nun konu üzerine getirdiği temel ve ayrıntılı yorumlar, kurulu düzenin içinde “rahat” yaşayan çeşitli çevreleri huzursuz etmiş, devletle uzlaşmış olanların uykularını kaçırmıştır. Bu, hem işçi devrimcilerin hem de Alevi dostlarımızın, Yürükoğlu’nca dile getirilen, işaret edilen sorunlar üzerinde daha ciddi ve derin düşünmeleri gereğini tekrar tekrar herkese hatırlatmaktadır. Alevi yığınların devlete karşı verdiği mücadelenin tarihine bakınca, devrimci hareket açısından önemli iki ilke burada tekrar öne çıkıyor. “Gelme gelme, dönme dönme”; "Eline beline diline" sahip ol, kendine ve başkalarına, yalan söyleme! Kendini ve dostlarını aldatma!
İyi okumalar diliyoruz
EMAR
R. Yürükoğlu - Siyasal Yazılar - 4. Kitap
DERLEYENİN NOTU:
Yürükoğlu’nun bu dördüncü kitapta derlediğimiz yazılarının önemli bir özelliği, devrimci hareketteki teorik anlayış zaaflarına, Marksizm'den ne denli uzak düşüldüğüne ilişkin uyarılarıdır. Sorumlu bir Marksist lider olarak çuvaldızı devrimci harekete yöneltmeden önce, iğneyi önce kendi örgütüne batırmaktadır. Ancak, öğrenme sürecinde karşılaşılan ilk ve temel engel, karşıdaki kulağın ne derecede dinlediği, daha doğrusu dinlemeye ve anlamaya ne denli yetenekli ve istekli olduğu değil midir?
Kürt ulusal hareketinin perspektif ve açmazlarına işaret ederken sergilediği, Türkiye devrimci hareketindeki milliyetçileşme, “yurtseverleşme” eğilimleri, bugünün hâlâ güncel ve çözüm bekleyen meselelerindendir.
R.Yürükoğlu, komünistlerin birleşmesinden yanadır, ama her ne pahasına olursa olsun birleşme değil, komünist ilkeler etrafında birleşme. Teoriyi zenginleştirerek, dünyada ve Türkiye’de egemen sınıf burjuvazinin sınıf düşmanımız olduğu gerçeğini temel alan, devrimci hareketi de ittifak olarak kazanmaya, işçinin sınıf mücadelesini (burjuvaziyi değil) ilerletmeye yönelik, devrime yönelik birleşme.
Oportünizmin, menşevizmin, revizyonizmin Marksist temelde reddi üzerinde birleşme. Komünistlere ve işçi sınıfına doğruları söyleyen bir birlik... Devrim ortamı yok diye, oturup beklemeyeceğimiz bir mücadele anlayışına oturan bir birlik...
İyi okumalar diliyoruz.
EMAR
TKP”nin değerli teorik lideri R.Yürükoğlu’nun derlediğimiz siyasal yazılarının 3. Kitabını e-kitap olarak yayınlıyoruz. Bu kitap, R. Yürükoğlu’nun 1983-1987 döneminde çeşitli teorik ve örgütsel pratik sorunlar üzerine yazdığı makaleleri, röportajlarda dile getirdiği görüşleri içeriyor. Yazarın üzerinde durduğu önde gelen konular arasında faşizmin çözülüşü, burjuva demokrasisi, cephe sorunu, sosyal demokrasi, menşeviklerin öne sürdüğü program ve platformlar, sendikal birlik, örgütsel işleyişler, SBKP’nin çöküşüne giden yolda izlenen siyasetler ve Sovyetler Birliği’nin sorunları sayılabilir. Bugün hâlâ yaşanılan çeşitli sorunlara ışık tutacağı inancıyla, iyi okumalar diliyoruz.
EMAR
Bu e-kitap 2001 yılında aramızdan ayrılan TKP’nin eski genel sekreteri ve komünist hareketin yeri henüz doldurulamamış teorik lideri R. Yürükoğlu’nun siyasal yazılarının ikinci cildidir.
TKP içinde önemli bir yerel örgüt olan İngiltere parti örgütünün yöneticisi R.Yürükoğlu’nun – partinin bir organı olan İşçinin Sesi gazetesinin yeniden yayına başladığı 1979 yılından itibaren - partinin ve devrimci hareketin stratejik ve taktik sorunları üzerine parti içinde merkez liderliğin hilafına başlatılan açık tartışmada ve hemen ardından ülkeye çöken faşizm koşullarında, 4. Program taslağının hazırlanmasına temel olan kilit konular üzerinde - faşizm altında gerçekleşen 1983 seçimleri sonuna dek geliştirdiği fikirleri parti ve devrimci kamuoyuna sunduğu görüşleri, konuşma metinlerini ve yazılarını içermektedir.[1]
Bu cilt, parti içinde açık tartışmanın çeşitli momentlerini ve faşizm konusuyla birlikte SBKP ve Sovyetler Birliği değerlendirmelerini, İşçinin Sesi hareketinin sosyalizm ve demokrasi üzerine geliştirdiği görüşleri - o günkü sosyalizm anlayışı çerçevesi içinde - sunuyor. Daha sonra yayınlanacak ciltlerdeki tartışmaları anlamada yararlı olacağını umuyoruz.
- Yürükoğlu’nun siyasal yaşamı, mücadelesi içinde yer almış olanlar, yoldaşlar, dostlar, bu değerli komünistin bu dönemde yazdıkları hakkında katkıda bulunmak isterlerse, yazdıklarını, ya da ellerinde olup da bu e-kitaba eklenmesini istedikleri bilgi ve belgeleri, “aktif çalışma kitabı” olarak örgütlenmiş bu e-kitaba eklemek olanaklıdır.
Yazışma adresi: bilgi@emarvakfi.org
Mart 2025
[1] Bu kitapta yer almayan, o dönem öncesinde başka yayınlarda yer almış yazılar için Bakınız: https://emarvakfi.net/wp-content/uploads/TKP-IS/Kitaplar/PDF/kirkin_yarisi_cilt1_111985.pdf
Bu e-kitap 2001 yılında aramızdan ayrılan TKP’nin eski genel sekreteri ve komünist hareketin yeri doldurulamamış teorik lideri R. Yürükoğlu’nun siyasal yazılarının birinci cildidir. TKP içinde önemli bir yerel örgüt olan İngiltere parti örgütünün yöneticisi R.Yürükoğlu’nun 1976 yılından İşçinin Sesi gazetesinin TKP MK kararıyla kapatıldığı 1978 yılına kadar yazdığı yazıları ve konuşma metinlerini içermektedir.[1] Parti içinde açık tartışmanın başlamasından önceki yazıları içermesi nedeniyle bu cildin başlığını Bulutlar Toplanırken olarak koyduk. Daha sonraki ciltlerdeki tartışmaları anlamak açısından bu cildin böyle bir ayrımla sınırlanmasının yerinde olduğunu düşünüyoruz.
Yürükoğlu’nun siyasal yaşamı, mücadelesi içinde yer almış olanlar, yoldaşlar, dostlar, bu değerli komünistin bu dönemde yazdıkları hakkında birşeyler kaleme almak isterlerse, yazdıklarını, ya da ellerinde olup da bu e-kitaba eklenmesini istedikleri bilgi ve belgeleri, “aktif çalışma kitabı” olarak örgütlenmiş bu e-kitaba eklemek olanaklıdır.
Yazışma adresi: bilgi@emarvakfi.org
Mart 2025
[1] Bu kitapta yer almayan, o dönem öncesinde başka yayınlarda yer almış yazılar için Bakınız: https://emarvakfi.net/wp-content/uploads/TKP-IS/Kitaplar/PDF/kirkin_yarisi_cilt1_111985.pdf
17 Kasım, Dr Nejat Yazıcıoğlu'nun 30. ölüm yıldönümüdür. Sevgili dostumuz Nejat yoldaşı, ölümünün 30. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Bu vesileyle Nejat yoldaşın TKP yayınlarında yayımlanmış araştırma ve makalelerini derlediğimiz Nejat Yazıcıoğlu'nun Siyasal Yazıları (1988-1994) kitabını .pdf formatında sitemizde yayınlıyoruz.
İyi okumalar.
EMAR
TKP eski Genel Sekreteri İsmail Bilen'in ömrünün büyük bölümü, Türkiye Komünist Hareketinin, Komünist Enternasyonal'in bir çok adsız neferi gibi takma adlar altında geçti.
TKP'nin 1973 Atılımı ile Türkiye'de güçlenmesine kadar yoldaşları, siyasi dostları ve düşmanları onu Laz İsmail yada Marat olarak anarlardı. Sovyetler Birliği'nde TKP Dış Büro temsilcisi olduğu dönemde, radyo yayınlarında Erdem, 1960 ve 1970'lerde Türkiye'de dağılan yayınlarda S. Üstüngel ya da Savaş Üstüngel adlarını kullanırdı.
İsmail Bilen broşürü 1960 yılında, günün değişen koşullarında Dış Büro'nun üstlendiği yeni örgütsel girişimler için yol gösteren bir çalışma olarak hazırlanmıştı. Uzun yıllar boyunca Türkiye'de ve yurt dışındaki TKP çevrelerinde elden ele dolaşırdı. Son baskısı 2004 yılında yapılmıştı.
Lenin’in bu uzun yazısı, konuya ve dile hakim bir yoldaş (Y.Koçak) tarafından titizlikle kontrol edilerek İngilizceden çevrilmiş, mümkün olan yerlerde aslıyla karşılaştırılmış, İşçinin Sesi’nin 5 Aralık 1988 tarihli 366.sayısında, 26 Aralık 1988 tarihli 367.sayısında, 9 Ocak 1989 tarihli 368. Sayısında ve 23 Ocak 1989 tarihli 369: sayısında 4 kez, ÇEK-AL bölümünde tefrika edilmişti.
2025 yılında, içinde yaşadığımız dönemin özellikleri ve yazıda işlenen fikirlerin artan önemi dolayısıyla, EMAR Emek Araştırmaları Vakfı olarak, tümünü bir e-kitap olarak yayınlıyoruz.
Bu kitabı, (Bekir’in Kitabı) 2022'de yitirdiğimiz sevgili yoldaşımız Bekir Güven’in anısına, onun kısa yaşamında yaptığı katkıların unutulmaması amacıyla hazırladık.
Bekir gitti, sınıf mücadelesi sürüyor. Gidenin ardından ah etmiyoruz, vah etmiyoruz, “dünü bugünü bugünü yarına bağlayalım” diyoruz.
EMAR
Değerli arkadaşlar,
EMAR Vakfı’nın çeşitli seminerlerinin konuğu olarak tanıdığınız değerli Şili’li akademisyen dostumuz Francisco Dominguez, Venezüella’daki son 20-30 yılın gelişmelerini özetleyen, emperyalizmin bu ülke yönetimine ve emekçilerine karşı uyguladığı ve çoğu hakkında yetersiz bilgiye sahip olduğumuzu düşündüğümüz yaptırımları, ambargoları, cinayet kampanyalarını ve emperyalist terörizmi titizlikle hazırladığı ve verilere dayalı bu araştırma çalışmasıyla gözler önüne seriyor.
Bu çalışmayı olabildiğince hızlı dilimize kazandırdık, şimdi yayınlıyoruz. Yazarın çeşitli görüşleri bize yabancı gelebilir, katılmak zorunda değiliz. Ancak, verilere dayalı değerlendirmeler önümüze dehşetli bir tablo çıkartıyor. Türkiyeli devrimciler bunlardan ders almak ve gelecek yönelimlerinde hazırlıklı olmak durumundalar.
Ulaşabildiğimiz yerlere, dostlara bu yayını ulaştırmak bu nedenle önemlidir. İyi okumalar diliyoruz.
EMAR
İŞÇİ SINIFI MARŞLARI
Derleyenin Notu
Mercan Köklü’nün işçi marşlarımız ve deyişlerimizden derlediği bu kitap, 1998 yılında, İstanbul’da “İşçi Marşları ve Halk Şarkıları” adıyla yayınlandı.
Emperyalizm aşamasının derin bunalımını giderek artan şiddette yaşayan ülkede, son dönemlerde öğrenci ve emekçi halk hareketinde yaşanan silkinme, toplumun üstüne, yetmez ama evetçi alçaklığın da yardımıyla çökmüş olan ölü toprağını biraz olsun silkeledi.
İktidardaki burjuvazinin her türlü hesap ve oyununa, böl-yönet siyasetinin her türlü taktiğiyle emekçi halkın bilincinin bulandırılmış olmasına rağmen, sınıf mücadelesinin şaşmaz mantığı yeniden kendini gösteriyor. Yüzbinlerce insan sokakları, caddeleri, meydanları dolduruyor.
Devlete tepeden tırnağa hakim olan burjuvazi, dinci-milliyetçi ittifak çetesi, elindeki her türlü maddi ve teçhizat üstünlüğüne ve dünyanın önde gelen bütün emperyalist güçlerinin açık ve zımni desteğine rağmen, hak-hukuk-adalet isteyen milyonların tepkisini bastıramıyor, gençliğin coşkusunu söndüremiyor.
Sınıf mücadelesinin bu yükselişiyle birlikte “demokrasi için tek yol devrim” belgileri yeniden alanlarda çınlamaya, ortalığı inletmeye başlamışken, Biz de EMAR olarak, çorbada tuzumuz olsun diye – bu kitapta gördüğümüz türlü eksikliklere rağmen - bu marşları yeniden hayatın içine görevlerini yerine getirmeye çağırdık.
Şimdi sitemize yerleştirdiğimiz İşçi Marşları ve Halk Şarkıları kitabını, yakında müzik kayıtlarının da yer alacağı “interaktif” bir ortam izleyecektir.
Dostlarımızın eksikliklerimizi tamamlamaya yardımcı olurken, bu çabayı çevrelerine tanıtarak yaygınlaştırmaya çağırıyoruz.
EMAR


