DUYURULAR – WHAT’S NEW
2022”de yitirdiğimiz sevgili yoldaşımız Bekir Güven’in anısına, onun kısa yaşamında yaptığı katkıların unutulmaması amacıyla A5 boyutunda (pdf formatında) e-kitap olarak hazırladığımız Bekir’in Kitabı: Koca Adem’i EMAR web sitesine yükledik. İsteyen arkadaşlar Bekir’in Kitabı’nı indirebilirler.
Bekir gitti, sınıf mücadelesi sürüyor. Gidenin ardından ah etmiyoruz, vah etmiyoruz, “dünü bugünü bugünü yarına bağlayalım” diyoruz.
EMAR Çalışanları
Bundan 14 yıl önce aramızdan ayrılan, vakfımızın kuruluşu öncesinde büyük emeği geçen değerli yoldaşımız Mıgırdıç (Agop) Baylık'ı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Işıklar içinde yatsın.
EMAR'daki dostları
Sevgili dostumuz, yoldaşımız, değerli Alevi-Bektaşi araştırmacısı İsmail Kaygusuz’u ölümünün 2. yıldönümünde sevgi ve saygıyla anıyoruz.
EMAR’daki dostları
Dr. Bedir AYDEMİR
(d. 11.02.1947 – ö. 31.12.1988)
31 Aralık 1988 tarihinde genç yaşta yitirdiğimiz TKP yöneticisi, Barış Derneği MYK üyesi, İTİB’in kurucu üyelerinden, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışmış, sevgili yoldaşımız Bedir Aydemir’i, ölümünün 35. Yıldönümünde sevgi ve özlemle anıyoruz.
Kişisel ilişkilere en az örgütsel ilişkiler kadar önem veren, çalışkanlığı ve özverisiyle yoldaşlarına örnek olan Dr Bedir Aydemir’in yaşamını ve görüşlerini ele alan, 1993 yılında basılan kitabın elektronik kopyasına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
https://emarvakfi.net/arsiv/tkp-is-arsivi/kitaplar/
EMAR
Türkiye Komünist Partisi’nin pırlanta gibi teorisyeni, İşçinin Sesi hareketinin kurucusu ve lideri, sevgili Yürükoğlu yoldaşımızı aramızdan ayrılışının 22. Yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Yoldaş ve Dostları
“Orayı hiç tavsiye etmem!..”
Ölümün ardından, ölenin ardından yazmak nedense bana hep güç geldi. Yine öyle. Ama yoldaşım Nejat Yazıcıoğlu'nun bendeki anıları o kadar taze ve güçlü ki, sanki o ölmemiş gibi ...
Daha dün, hasta yatağının başında sohbet ediyorduk. İstanbul'da girdiği ve sağ salim çıktığı komayı şöyle anlatıyordu:
"Çok garip, 'oraya' gittiğimde efsanelerdeki Hades'i, Tantalos'u falan gördüm. Masalarına oturdum. 'Bu ne biçim yaratan' diye dert yandım onlara, 'adam insanlara acı çektirmekten zevk alır mı?' Dinsel konuları uzun uzun tartıştım onlarla. Bana hak verdiler, "senin yerin burası değil, gidebilirsin' dediler. Hamle yaptığımda geri dönmeye, arkamdan seslendiler, 'hey, sesini unuttun'. Döndüm, gösterdikleri yerde kendi sesimi tanıdım, yanıma aldım ve çıktım."
Doktorları şaşırtarak komadan çıkışını anlatıyordu. Dediğine göre komada insan sesini yitirirmiş... Her zamanki neşesi ve nüktedanlığı içinde sözünü ettiği "ölüme beş kala" anı idi.
"Ben gittim oraya, hiç tavsiye etmem, görülecek bir yer değil orası, daha eğlenceli bir yere gidin..." diyordu.
Sevgisi engin, hastalığına inat yaşama azmi müthişti. Cesareti de öyle. Kişisel dostluğundan tad alabildiğim ender insanlardan biriydi. Bu yönlerine her zaman hayranlık duydum.
Sert tartışmalarımız da oldu. Özellikle sendikal konuda. Disk değerlendirmesi, 1980 öncesi anılarının etkisiyle olsa gerek, bir zayıf noktasıydı. Türk-İş'e, Türk-İş'te birliğe ısınması o nedenle biraz zaman aldı.
1990 yazı boyunca metal işkolundaki sendikal durumu, en ince ayrıntılarına kadar birlikte inceledik. "Türk Metal'de birlik" önerimizin yaşamda nasıl doğrulandığı ortaya çıkınca, ve ancak o zaman ikna oldu.
Büyük bir zevkle sürdürdüğümüz çalışmanın ürününü Metal İşkolunda Sendikal Birlik Sorunu ve Türk Metal'de Birlik adıyla, bir kitapçık olarak yayınladık.
Eski Disk'li kimi arkadaşlarının burjuvazinin "yeni" Disk'i ile işçi sınıfının karşısına çıkıp, 1980 öncesi anıları istismar etmeye çalıştığının farkındaydı. Son Disk kongresinden sonra ne yazık ki soygunculuğun, sahtekarlığın almış yürümüş olduğunu söylemeden edememişti.
Diyeceğim o ki, Nejat yoldaş, doğrunun karşısında homurdanmadan özeleştiri vermesini bilen biriydi.
Yaşamı boyunca dine sempati duymamış, hele son günlerinde allaha, yerüstündeki ve "yeraltındaki" zebanilere meydan okumuş, ölüme gülerek gitmiş bu cesur insan bizim komünist yoldaşımızdı.
Doğrusuyla hatasıyla, ama en başta insanlığı, sevgisi, cesareti, yaşama arzusuyla Nejat Yazıcıoğlu (Kazım yoldaşımız), her zaman aklımızda, anılarımızda yer tutacaktır.
Seni aklımızdaki bitmez tükenmez neşenle, kahkahalarınla uğurluyoruz, değerli yoldaşım. Ne mutlu sana.
Mercan Köklü
BİLGE BİR TEMİZLİK İŞÇİSİ DÜŞÜNÜYOR
Bakmayın öyle yüzüme
Yaşam biçiminin uzmanıyım ben.
Lolipop atılmış erkek çamaşırları,
Kutsal İncil, eskimiş kedi ölüleri,
Burada yaşamla ölüm, varsıllıkla yoksulluk
Koyun koyuna, barış içinde
Varoluşlarını dayatıyorlar.
Umudunuzu zorlamayın hayır
Böyle temizlenmez bu kent,
Onu sanki kirli kalsın diye kurmuşlar.
Daha erken kalkmalıyım bir sabah
İzin alarak postabaşından, ya da izinsiz
Önce koyu bir astar çekmeliyim koca kente
Şöyle kiremit kırmızımtırak
Sormalıyım her önüme çıkana,
Kapalı kapılar açılmalı.
Yooo, her işi bana bırakamazsınız
Renklerinizi olsun siz seçin
Ne sağlıksız bir kent bu
Zorbela okunuyor sokak tabelaları
İşte aldanmış kadınlar sokağı
İşte beyzadeler çıkmazı...
Mutluluğu da var kentin
İşte Petirgeli Bayram kirvem
Ayakçı Bayram'ın omuzlarında Yağcı Bedir
Bütün zamanlar sol omuzu üstündeki
Atkısı yün, çözgüsü yün yeleğiyle
Sanki kentin tüm ayıplarını örtmededir.
Yahu nasıl bir kent bu.
İnsan insandan korkmadadır.
Kişi kendinden
Filler karıncalardan ürkmededir
Ali Babaishak, 1 Mayıs 1993
Değerli arkadaşlar, dostlar,
EMAR Emek Araştırmaları Vakfı olarak Covid döneminde (2020-2022) bir süre yavaşlatıp ara verdiğimiz çalışmalarımızı yeniden toparlamaya başladık.
Bu yılın Ocak ayından bu yana EMAR İlkbahar Seminerlerinin 5’ini gerçekleştirdik ve hem videolarını ve hem de varsa sunum ve metinlerini internete yerleştirdik. (Bakınız: Seminerler | Emek Araştırmaları Vakfı (emarvakfi.net))
Teknik bazı sorunları aştıkça yola giren bir çalışmamız da, hemen hemen tamamının taraması tamamlanmış olan İTÖF – İTİB Arşivi’nin belgelerinin redakte edildikten sonra internette kamuya sunulmasıdır.
EMAR Web sitesine göz atılırsa, bu belgeler arasında ana grubu İngiltere Türkiyeli Öğrenciler Federasyonu'na (İTÖF) ve İngiltere Türkiyeli İlericiler Birliği'ne (İTİB) ait belgelerin oluşturduğu görülür. Arşivin içinde, ayrıca FTÖB, FTİB, ATTF, ABÖK, TGB gibi çeşitli örgütlerin çeşitli yayınları da bulunuyor.
İTÖF-İTİB Arşivi’nin belgelerini, örgütsel ayrımı yaptıktan sonra, yayınlandıkları yıla göre tasnif ettik.
Bu arada dönemle ilgili yorumların hazırlandığı bir çalışma da sürdürülüyor.
Bulunduğumuz noktada İTÖF Arşivi’ni (.pdf dosyaları formatında) 1976 yılı sonuna dek sitemize yerleştirmiş durumdayız. Öteki yıllara ait belgelerin yüklenmesi de peyderpey gerçekleşecek. 1970'li yıllarda birçok belge ucuz ve kalitesiz kağıt üzerine teksir baskı ile hazırlandığı için, tarama kalitesinin tüm teknik düzeltmeye karşın, çok iyi olamayabileceğini bildirmek isteriz.
Açıktır ki İTİB Arşivi’nin belgelerinin hazırlanması, biraz daha sık dokuyup elemeyi gerektiriyor. Henüz hayatta ve bazı durumlarda siyaset yaşamında aktif olduğunu bildiğimiz kişilerin isim veya adreslerini içeren çeşitli belgelerin yayınlanıp yayınlanmaması ayrı bir redaksiyon çalışması gerektiriyor.
Bu arada, EMAR İnternet Arşivi’nin bir başka kolu olan Türkiye Komünist Partisi – İşçinin Sesi Arşivi’nde elimizde mevcut olan tüm kitaplara .pdf formatında sitemizde erişilebildiğini hatırlatmak isteriz. Aynı şekilde, elimizde olan tüm İşçinin Sesi nüshaları yine .pdf formatında sitemizde erişime açıktır. Öteki bölümler de üzerlerindeki işlemler tamamlandıkça peyderpey erişime açık hale getirilmektedir.
Bir başka çalışmamız, elimizdeki afişlerin taranarak internete sunulmasıdır. Bu konuda, elinde afiş örnekleri bulunan yoldaşlar bizimle ilişkiye geçerlerse, süreci hızlandırmış olacağımızı düşünmekteyiz. Aynı şekilde, kendi kişisel arşivinde 1970’li, 1980’li yılların İTÖF ya da İTİB yayınlarını, sitemizde eksik olan İşçinin Sesi nüshalarını ya da başka belgeleri bulunduran arkadaşlar bunları vakfımıza bağışlarlarsa sürdürülen çalışmaya omuz vermiş olurlar.
Son olarak, yitirdiğimiz bazı yoldaşlarımızın katkılarını bir araya getirme çalışmamız ürün vermeye başladı. İlk elde, geçen yıl yıl yitirdiğimiz Bekir Güven’in yazı ve diğer katkılarını bir yoldaşımız o dönemlere ait çeşitli fotoğraflarla zenginleştirerek bir e-kitap haline getirdi. Üzerindeki son işlemleri de tamamlayarak bu e-kitabı kamuoyuna sunacağız.
Ardından, Dr. Nejat Yazıcıoğlu’nun komünist siyasal mücadele içindeki çalışmalarını bir araya getiren bir e-kitabı yayına hazırlamaktayız.
Yine geçen yıl yitirdiğimiz TKP üyesi Alevi araştırmacı İsmail Kaygusuz’un TKP’nin çeşitli yayınlarında kamuoyuna sunulmuş tüm yazı ve araştırmalarını, şiirlerini bir e-kitap altında toplayacağız.
Geçici yol arkadaşlığının ve kişisel olarak köşeyi dönme(!) hastalığının prim yaptığı şu bereketsiz, gericilik döneminde, hiçbir devlet-özel, yerli-yabancı kurumdan burs, grant, katkı, yardım vb almadan gönüllülük temelinde sürdürülen EMAR çalışmalarına katkıda bulunan tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
Sevgiyle kalın.
EMAR, 12 Haziran 2023
Değerli arkadaşlar,
EMAR Vakfı’nın çeşitli seminerlerinin konuğu olarak tanıdığınız değerli Şili’li akademisyen dostumuz Francisco Dominguez, Venezüella’daki son 20-30 yılın gelişmelerini özetleyen, emperyalizmin bu ülke yönetimine ve emekçilerine karşı uyguladığı ve çoğu hakkında yetersiz bilgiye sahip olduğumuzu düşündüğümüz yaptırımları, ambargoları, cinayet kampanyalarını ve emperyalist terörizmi titizlikle hazırladığı ve verilere dayalı bu araştırma çalışmasıyla gözler önüne seriyor.
Bu çalışmayı olabildiğince hızlı dilimize kazandırdık, şimdi yayınlıyoruz. Yazarın çeşitli görüşleri bize yabancı gelebilir, katılmak zorunda değiliz. Ancak, verilere dayalı değerlendirmeler önümüze dehşetli bir tablo çıkartıyor. Türkiyeli devrimciler bunlardan ders almak ve gelecek yönelimlerinde hazırlıklı olmak durumundalar.
Ulaşabildiğimiz yerlere, dostlara bu yayını ulaştırmak bu nedenle önemlidir. İyi okumalar diliyoruz.
EMAR
Okumak için tıkla... Click to read...
Bisikletli Gazete'de Tuncay Bilecen tarafından İsmail Kaygusuz için kaleme alınan yazıyı sitemizde yayınlıyoruz.
İsmail Kaygusuz’un ardından:
Kavga / Kervan dergilerinde Kaygusuz'un izleri
22 Şubat 2022
Alevilik üzerine birçok değerli çalışmaya imza atan İsmail Kaygusuz, 3 Şubat 2022’de İstanbul’da vefat etti. Bu yazıda, Kaygusuz’un Kavga ve Kervan dergilerinde yazdıkları üzerinden Alevilik düşüncesine yaptığı katkıya değiniyorum.
Kavga ve Kervan dergileri üzerine akademik çalışmalar yapana kadar İsmail Kaygusuz’u tanımıyordum. Daha sonra kendisiyle Emek Araştırmaları Vakfı’nın (EMAR) Londra’da düzenlediği Gaye Yılmaz söyleşisinde yüz yüze tanışma fırsatı bulduğum Kaygusuz, bir hayata sığdırdığı onca çalışma, araştırma makale, kitap ve romana rağmen içten, mütevazı bir kişilikti.
KAVGA VE KERVAN’IN FELSEFİ YÜKÜNÜ ÇEKİYORDU
Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Londra kanadı tarafından Mart 1991 – Aralık 1998 tarihleri arasında çıkan (71 sayı yayımlanmıştır) Kavga ve Kervan dergilerinin politik yükünü Rıza Yürükoğlu (Nihat Akseymen) felsefi yükünü ise İsmail Kaygusuz sırtlıyordu. İsmail Kaygusuz, Alevilik konusundaki engin tarihi ve mitolojik bilgi birikimi nedeniyle derginin entelektüel ayağını oluşturuyordu.
İsmail Kaygusuz, dergideki yazılarında Alevilikle sosyalizm arasında tarihsel, sınıfsal ve diyalektik bağlar kurmuş ve Alevi kimliğinin İslamiyet’ten azade bir kimlik olarak tanınması için yaşamı boyunca uğraş vermiştir. Bu bakımdan Alevilik inancının müstakil bir inanç olarak tanınmasında, onu zengin tarihsel ve felsefi kökleriyle buluşturmada ve özellikle de yurt dışında yaşayan Alevilerin diasporik bir kimlik kazanmalarında Kaygusuz’un rolü yadsınamaz. Örneğin, Kervan dergisinin 24. sayısında, 1993’te İşçi Birliği’nin girişimiyle Londra’daki ilk cemi şöyle anlatıyor Kaygusuz: “İlk toplanan cemde, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelmiş, genç-yaşlı, kadın-erkek canlarda başlangıçta, uzun yıllar ceme katılmamış olmanın ya da ilk kez katılmanın verdiği bir heyecan, ürkeklik vardı. Ancak, cemde canların sorduğu sorulara Dede’den doyurucu yanıtlar geldikçe saatlerin ilerlemesine rağmen canların Dede’nin ağzından çıkanı can kulağıyla dinleme isteği daha ağır bastı. Cemevi’nin gerekliliği üzerine görüş birliği oluştu.” (Kaygusuz, Kervan 24, sy.16).
LONDRA’DA İLK CEMİN YAPILMASINA ÖN AYAK OLUYOR
1990’ların ikinci yarısından itibaren Alevi örgütlenmesinde yaşanan gelişmeler Alevilerin kamusal ve siyasal alanda görünür olmalarını sağlamıştır. Özellikle Almanya’daki Alevilerin örgütlenmesiyle başlayan görünürlük yurt dışında yaşayan diğer Alevileri de örgütlenme konusunda motive etmiştir. Bu dönemde Kaygusuz’un da yazılar kaleme aldığı Kervan dergisi Türkiye’de ve yurt dışında açılan cemevlerinin haberlerini okuyucuya duyurmakta, “Cemevlerimizi her yerde açacağız.”, “Nerede Alevi varsa orada Cemevi kuralım”, “Her semte cemevi, her hafta cem gerekli”, “Gençleri ‘cem ve kültürevi’ne çekelim” gibi başlıklarla cemevlerinin Alevilerin olmazsa olmazı olduğunu sürekli vurgulamaktadır.
“SÜNNİLİKLE, ALEVİLİĞİN ORTAK PAYDASI YOKTUR”
Kaygusuz, Alevilik felsefesini materyalizmle ilişkilendirme eğilimindedir. “Sonsuz olan maddedir. Tanrı da uzay ve zaman gibi, maddenin bir varoluş biçimi olarak tanımlanamaz mı? Öyle ya da değil, ama tanrıyı en gelişmiş madde olan insanda varoluşa (yokoluşa) götüren Alevi-Bektaşi inancı, onun, maddenin dışında var olamayacağını ispatlamıştır (Kaygusuz, Kervan 58, sy.14). Aleviliğin materyalist düşünceyle ilişkilendirilmesi Sünni inancının ister istemez “metafizik” olarak kodlanmasına yol açacaktır. Bu da inanç felsefesi boyutunda Sünnilik ve Aleviliği iki zıt kutba yerleştirmek anlamına gelmektedir: “Alevilik inanç olarak dinin metafizik göğünde asılı duran değerlerin bazılarını reddetmiş, bazılarını ise yere indirip insanlaştırmış, maddeleştirmiştir. Bu nedenle, İslam metafizik değerlerinin kendi öz mantığı içinde, ‘vahiyle akıl arasında çelişki yoktur’ diyerek mantıkla bağdaşamayan ve aklı dine uyduran Sünnilikle, Aleviliğin ortak paydası yoktur (Kaygusuz, Kervan 70, sy. 3-4).
“HAK=HALK!”
Kaygusuz, Alevilik’i bir taraftan tarihsel kökleriyle buluşturmaya ve onu dünyevileştirmeye çalışırken bir taraftan da onunla İslami düşünce arasına mesafe koymaya çalışır. Bir yazısında “Enalhak” düşüncesine karşı çıkarak “Tanrı Halktır Halk da Tanrıdır” görüşüne varır. “Yolunu, süreğini unutmuş Cemevi’ne Cami gözüyle bakan; Cemlerde niçin Dede’nin önünde yeri öptüğünü, pirine mürşidine rehberine, musahibine, cem erenlerine neden niyaz ettiğini bilmeyen günümüz Alevilerinden bazıları da soruyor: ‘Allah insan, insan allahtır! Nasıl olur bu milyarlarca allah mı var?’ Bir Alevi bunu soruyorsa şeriatçıdan farklı düşünmüyor demektir. (…) Kaldı ki, “Hakk Halktır, halk da Hakk’tır belgisinden yola çıkmış olan, Hacı Bektaş Veli Hurdaname’sinde, ‘Şeriatta bu senin bu benim, Tarikatta hem senin hem benim, Hakikatta ise ne senin var ne benim. Cümle varlık Hakk’ındır, yani Halk’ındır’ buyuruyor. Demek ki, tasavvufta ve onun halka indirilmiş Alevilik inancında bu ‘dünyanın tek sahibi var: Hak=Halk! Ve bütün var olanlardan eşit biçimde yararlanılmalıdır” (Kaygusuz, Kervan 49, sy. 19).
Aleviliğin ve sosyalizmin özde bir olduğu görüşü Kaygusuz’un kaleminde Sol-Alevi ütopya diyebileceğimiz bir dünyanın yaratılmasına yol açmıştır. Örneğin “İşçiler ve Aleviler omuz omuza rıza şehrini kurmaya” başlıklı yazısında Marx, More ve Campenalla’dan yola çıkarak Alevi mitolojisinde kurulan “rıza şehri, “paranın geçmediği her şeyin rıza ile yapıldığı mülkiyetin olmadığı bir ütopya” olarak tasvir edilmektedir.
İŞÇİ SINIFI İLE ALEVİLİĞİ MUSAHİP ETME ÇABASI
Kaygusuz Türkiye solunun Alevi inancına bakışını iki noktada eleştirir. Bunlardan ilki Alevi meselesinin görmezden gelinmesi ve geleneksellik olarak aşağılanmasıdır; ikincisi ise kendi toprağında yetişen muhalif, devrimci tarihsel damarın görmezden gelinmesidir. Kaygusuz’a göre Alevilerin muhtaç olduğu teorik yaklaşım zaten bu inançta mündemiçtir. “Aleviliğin ve Alevi toplumunun arzu ettiği dünyayı ve yönetimini, beş yüz yıl önce ihtilalci Kızılbaş siyaseti saptamıştır. Rıza şehri kurmak! Komünizmin ve komünistlerin de istediği bu dünyadır. Kızılbaşlığınızı yadsımayın ve ihtilalci Kızılbaş siyasetine sahip çıkınız! İşte bunun içindir ki ‘işçiler ve Aleviler yol musahibidirler’” (Kaygusuz, Kervan 55, sy.8-9). Alevilerin ve işçilerin yol musahibi olduğu görüşü Kaygusuz ve Yürükoğlu’un Kavga ve Kervan sayfalarında, konuşmalarında ve diğer yazılarında bıkmadan usanmadan tekrar ettikleri bir düşüncedir. Öyle ki dergide reklamı yapılan kasetler dahi “İşçi sınıfı ile Aleviliği musahip etmede mütevazi bir adım” şeklinde tanıtılır.
Alevilik ve sosyalizm arasındaki fikirsel akrabalık sadece tarihten örneklerle değil, güncel siyasî gelişmeler üzerinden de vurgulanmaktadır. Örneğin derginin 10 Eylül 1993’te düzenlediği panelin başlığı “Alevi işçi gönül gönüle”dir. Panelde “Alevi ve işçi yol musahibidir” ifadesi öne çıkartılır. Dergi çevresi, Alevilerin tarihsel, sınıfsal ve diyalektik bir zorunluluk olarak sosyalist mücadele saflarında yer almaları gerektiğini defalarca yinelemektedir. Bu adeta bir zorunluluktur. “Bugün Aleviliğin yer alabileceği tek siyasî platform vardır, o da sol düşüncedir” (Metin, Kervan 67, sy.7).
ALEVİLERE YAPILAN SALDIRILARIN KARŞISINDA YER ALIYORDU
İsmail Kaygusuz’un bir başka misyonu da Alevi topluluğuna yönelik fikri saldırılarla mücadele etmektir. Örneğin İzzettin Doğan’ın 17 Ağustos 1995’te Milliyet’te kaleme aldığı yazıya ilişkin şunları yazar: “Alevi İslam yoktur sayın Doğan, Alevilik vardır. İstanbul Belediye başkanının da (Tayyip Erdoğan) daha pek çoklarının da söylediği gibi ‘İslam demek Şeriat demektir.’ Alevi İslam da olmaz Alevi şeriatı da. Alevilik, İslamın materyalizme dönük yüzüdür. Alevilik İslam dininden çıkmış ama islamın kendisi değildir. İslamın insanı öne alan ve sevgiye, nesnel dünya yaşamına dönük yorumudur. (Kaygusuz, Kervan 53, sy.22). Kaygusuz, Alevilerin Sünni devletle hemhal edilme projelerine ve bu projelerin değişmez isimlerine yönelik tavrını her daim ortaya koyan biriydi. Cem Vakfı başkanı İzzettin Doğan’ın marifetiyle Alevilerin Diyanet’e bağlanma çabasına ilişkin olarak şunları yazmıştı: “Alevi burjuvazisinin kurduğu, sözcülüğünü ve başkanlığını Prof. İzzettin Doğan’ın yapmakta olduğu Cem Vakfı’nın bu toplantısı tesadüf olmadığı gibi, bilimsellikten de uzaktır. Alevi toplumunun kendisine ne icazet ne de yeti vermiş olduğu Prof. İzzettin Doğan, babasından kalan miras ve vasiyetle kol kola bulunduğu devlet tarafından ‘Alevi dedesi’ olarak atanmayı başarmış birisidir! O günden beri kendi kendini yetkili kılarak, Aleviler adına devletle uzlaşma pazarlıkları yapıyor.”, devlet eliyle toplanmak istenen Ehli Beyt kurultayına da karşı çıkarak Alevileri bu konuda uyarmaktadır. “Kapitalistinden, sağ-tutuculardan, dinci-milliyetçilere kadar çeşitli görüşlerdeki kişilerin devletin teşvik ve desteğiyle, hiç hakları olmadığı halde Alevilik adına oluşturdukları kurultay, ne Aleviliği ne de Alevileri hiçbir zaman temsil etmemektedir. (…) Bu kurultay aynı zamanda devletin, bazı sözde Aleviler aracılığıyla, Alevi toplumuna yaptığı tehdittir: bunlar gibi olacaksınız, yoksa ‘Kerbela vakaları’ yaşarsınız!” (Kaygusuz, Kervan 60, sy. 16).
“İNCİNDİĞİMİZ YERDE İNCİTECEĞİZ”
Kaygusuz, Alevi toplumunu, onları devletle hemhal etmeye çalışan, Alevi değerlerinin özünden uzaklaştıran “Alevilere” karşı uyarmayı kendisine bir nevi vazife edinmiştir. “Tüm Alevi – Bektaşi örgütlenmeleri, bu tehditten korkmamalı; devrimci saflarda birleşip toplumunu mücadeleye hazırlamalıdır. Hacı Bektaş Veli’nin ‘İncinsen de incitme sözü’, bireysel ilişkileri düzenleyen, dostlukları perçinleyen bir Alevi güzel ahlak kuralıdır. Ama Alevi – Bektaşi toplumsal hareket düsturu değildir. Bu inancı bin yılı aşkın süredir yaşanan zulme, baskıya ve eşitsizliğe başkaldırışıdır. Haksızlığa karşı direnmesidir. İncindiğimiz yerde inciteceğiz. Bu böyle biline! Bu toplum bir daha Çorum, Sivas ve Gazi gibi” Kerbela Vakaları’ yaşamayacak. Küfeli ihanetçileri de aralarında asla barındırmayacaktır.” (Kaygusuz, Kervan 68, sy.7).
İsmail Kaygusuz, verdiği onca eserin yanı sıra, Türkiye sosyalist düşüncesini Aleviliğin değerleriyle buluşturma ve Alevileri sosyalist mücadele saflarına katma konusundaki çabaları nedeniyle her zaman hatırlanacak…
İsmail Kaygusuz’un araştırma-inceleme Kitapları:
Onar Dede Mezarlığı ve Şeyh Hasan Oner , Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul-1983
Musahiblik, Alev Yayınları, İstanbul-1991(genişletilmiş 2.Baskı, Alev Yay.İstanbul, 2004)
Alevilik’te Dar ve Pirleri, Alev Yayınları, İstanbul-1993
Alevilik İnanç Kültür ve Siyaset Tarihi I, Alev Yayınları, İstanbul-1995
Görmediğim Tanrıya Tapmam, 2.Baskı, Su Yayınları, İstanbul, 2009
Hünkar Hacı Bektaş Veli, Alev Yayınları, İstanbul-1998
Alevilik, Diyanet Siyaset, Alev Yayınları, İstanbul- 2004
Hasan Sabbah ve Alamut (Öğretisi,tarihi, felsefesi), Su Yayınları, İstanbul-2004
Anadolu Bilgeleri (Anadolu’yu aydınlatan düşün ve eylem adamları), Su Yayınları, İstanbul-2005
İslam İmparatorluklarında İktidar Mücadeleleri ve ALEVİLİĞİN DOĞUŞU, Su Yayınları, İstanbul-2005
Müslümanlık ve Hristiyanlığın İnanç Öğretilerinde ÖTEKİ GERÇEKLER, Su Yayınları, İstanbul-2006
Abdal Musa Sultan Velâyetnamesi, Karacaahmet Sultan Derneği Yayınları, İstanbul, 2008
Makalat-ı Şeyh Safi, Alevi Akademisi Yayınları, Ankara, 2009
Ummü’l Kitab, Demos Yayınları, İstanbul, 2009
Romanları:
Son Görgü Cemi (Roman), Alev Yayınları, İstanbul- 1991
Kentin Kızı PLANKİA MAGNA (Roman), Alev Yayınları, İstanbul-1997
Perge’nin Kızı Plancia Magna (Tarihsel roman), 2.Baskı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008
SAVAŞLI YILLAR 1-2, Son Görgü Cemi/Çileli Günler (Roman), Alev Yayınları, İstanbul, 2006
Tiyatro Oyunları:
Silvanlı Kadınlar, Alev Yayınları, İstanbul-1999
Satılık (Evlilik Oyunu),Alev Yayınları, İstanbul-1999
Kısır, Alev Yayınları, İstanbul-1999
Pascal ile Stephanie (Paris’te bir Kafe Tiyatro’nun doğuşuna katkı), Alev Yayınları, İstanbul-1999
Plankia Magna, Alev Yayınları, İstanbul-1999
Oğlan Şeyh Maşuki Duruşması, Alev Yayınları, İstanbul-1999
Baba Erenler, Alev Yayınları, İstanbul-1999
“Dünya mülkü halkındır”dedi Baba Resul, Alev Yayınları, İstanbul-2001
Arkeolog (Baskıya hazır)
İnsanoğlu Çifttir/July ile Jale (Baskıya hazır)
Anı-Öyküler:
Darbe Günleri (Üniversite ve Bilim-Araştırma Çevresinden Yaşanmış Öyküler ve Anılar), Alev Yayınları, İstanbul-2001
Dünden Bugüne Alevi Olmanın Bedeli (Yaşanmış Öyküler), Alev Yayınları, İstanbul-2004
Şarabi Öyküler, Su Yayınları, İstanbul, 2008
Çeviri:
Karam Khella, (Çev.İsmail Kaygusuz), Tarihin Yeniden Keşfi ÜNİVERSALİST TARİH Avrupa Merkezci Tarih Bilincinin Yıkımı, Su Yayınları, İstanbul-2005
YOLDAŞIMIZ İSMAİL KAYGUSUZ
5 Nisan 1944 – 3 Şubat 2022
Işıklar İçinde Yatsın
Değerli Yoldaşımız, Dostumuz, gerçek anlamda bilim işçisi, araştırmacı yazar, arkeolog ve tarihçi İsmail Kaygusuz’u kaybettik. Kendisini saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
İsmail Kaygusuz’la ilk kez 1991 yılında, TKP Merkez organı İşçinin Sesi’nin redaksiyon odasında karşılaştık. Partinin aldığı karar uyarınca ülkede yayınlanan Kavga dergisinin Mayıs 1991 tarihli 3. Sayısına yazdı ilk kez. Yazıları Kervan Dergisinde ve İşçinin Sesi gazetesinde de yayınlandı. Ardından, yılların biriktirdiği bir heyecanla gece gündüz yazmaya, Alevilik-Bektaşilik konusunun henüz aydınlığa çıkmamış alanlarını aydınlatmaya koyuldu. Yunus Emre’nin devletin iddiasının ötesinde gerçek bir Alevi-Bektaşi ozanı olduğunu; Pir Sultan Abdal’ın ülke aydınlarında epeyce yaygın olan inancın tersine, Şah İsmail zamanında yaşadığını, büyük Alevi ozanı Kul Himmet’le musahip olduğunu; Hacı Bektaş Veli’nin esasen bir Babai ve İsmaili Daisi olduğunu ilk kez ondan duyduk. 1991’den aramızdan ayrıldığı tarihe kadar çok sayıda araştırma eseri, tiyatro oyunu, roman, öykü, Bektaşi fıkraları, şiirler bırakan Kaygusuz yoldaşımız tüm katkılarını ismailkaygusuz.com adlı web sitesinde toplamıştı ve en son görüştüğümüzde, 15 gün önce, üç kitabının basıma hazır olduğunu ama bastırma güçlüğü çektiğinden şikayet ediyordu.
Çevresindeki komünist dostlarının, yoldaşlarının önyargısız ve özendirici tutumunun da yardımıyla hem Anadolu’nun kadim tarihini, hem Türk ve Kürt boylarının tarihini, Alevi-Bektaşi felsefesinin derin köklerini açığa çıkarmak girişimlerinde Türkiye’ye, sınıf mücadelesine, Alevi-Bektaşi inancı mensuplarına, katkıları ölçülemez.
Olabildiğince sade ve alçakgönüllü bir yaşam yaşamış olan İsmail Kaygusuz, arkeoloji Doktorası yapmış bir bilim insanı olarak, son yıllarını atasının geldiği Malatya Arapkir ilçesinin Onar köyünün geçmişini aydınlatmaya, köyde bugün hala faaliyette olan ülkenin en eski (1224) yerleşik zaviye ve Cem evini Alevi-Bektaşi kamuoyuna tanıtmaya, Onar’da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan tarihsel zenginliklerin geniş kamuoyuna tanıtılmasına ayırmıştı.
İsmail Kaygusuz, ülkenin sorunlarından hiçbir zaman uzaklaşmadı. Kendi ülkesinde turist gibi yaşayan “aydın”ların tersine, her zaman Alevi-Bektaşi toplumuyla, Dergâhla, ilerici aydınlarla, komünistlerle el ele yürüdü. Her zaman birliğin önemini vurguladı. Her zaman teorik kavrayışın pratik arayışın önünü açacağına inandı.
EMAR Emek Araştırmaları Vakfı’nın yöneticilerinden İsmail Kaygusuz yoldaşımızı çok seviyorduk.
Başımız Sağolsun.
Sohbetlerini, kendisini özleyeceğiz.
EMAR Emek Araştırmaları Vakfı
16 Şubat 2022 tarihinde yapılan İsmail Kaygusuz'un Anma Toplantısının videosu.
20. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE YÜRÜKOĞLU: SAVAŞIMI, GÖRÜŞLERİ
Değerli komünist aydın, Türkiye Komünist Partisi eski Genel Sekreteri, parti organı İşçinin Sesi Gazetesi’nin editörü, İTİB (İngiltere Türkiyeli İlericiler Birliği) Kurucusu R. Yürükoğlu Yoldaşı aramızdan ayrılışının 20. yıldönümü dolayısıyla EMAR Vakfı olarak, yoldaşımızın işçi ve komünist harekete yaptığı katkıları tekrar hatırlamak üzere internet ortamında düzenlediğimiz panelin video kaydı ve konuşma metinlerini sunuyoruz.
R. Yürükoğlu 20. Yıl Anma Paneli Videosu
Mikail Kaya'nın Sunusu (Alevilik)
Ali Rıza Aksoy'un ITIB Sunusu Metni (Teknik sorun nedeniyle Panele katılamadı):
R.Yürükoğlu’nun yazı ve kitaplarına https://t-k-p.net den ve https://www.marxists.org dan ulaşabilirsiniz.
AKP’nin Üye Sayısı 10+ Milyon mu, Yoksa 180-380 bin Civarında mı?
İsmail Büyükakan, EMAR Emek Araştırmaları Vakfı
Geçenlerde Euronews haber ajansı, Türkçe geçtiği bir haberde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın derlediği verilere göre, siyasal partilerin üyeliklerinin ne düzeyde olduğunu bildiriyordu.
Ajansı, dili pek de düzgün olmayan haberi şöyle diyordu:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, faaliyette bulunan siyasi parti ve üye sayısı verilerini güncelledi. Buna göre Meclis'te grubu bulunan partilerden CHP ve MHP dışındaki tüm partilerin üye sayısı arttı…
“Yargıtay'ın açıkladığı verilere göre 4 Şubat 2020 ile 1 Nisan 2021 arasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) üye sayısı 643 azalarak 1 milyon 257 bin 110'a; İYİ Parti'nin üye sayısı 101 bin 904'lük artışla 368 bin 344'e; Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) üye sayısı bin 194 artışla 40 bin 528'e ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) üye sayısı da iki kişilik azalışla 479 bin 197'ye indi.
Bu dönemde üye sayısını en fazla artıran AK Parti'ye 788 bin 408 kişi katıldı ve toplam üye sayısı 10 milyon 984 bin 312'ye yükseldi.” (CHP ve MHP dışında tüm partilerin üye sayısı arttı: En fazla artış AK Parti'de | Euronews)[1]
[1] Türkiye’nin nüfusunun 80 küsur milyona ulaştığını ve bunun yarısına yakınının yetişkin nüfus olduğunu düşünürsek, yaklaşık 11 milyon üye, ülkede her 4 yetişkinden biri AKP’lidir demek oluyor. Tabii bu habere göre. Bu anlamda verilen rakamlar doğru ise, sahte ya da abartma değilse, RTE’nin AKP’si, yığınsallaşmada 1933 Almanya’sında iktidara oldukça benzer yöntemlerle çökmüş olan Adolf Hitler’in NAZİ Partisi’yle yarışır bir düzeye erişmiş sayılabilir. Benzerlikler şaşırtıcıdır. Teşbihte hata olmaz.
«Kadının özgürleşmesi erkeğin de gerçek anlamda özgürleşmesini sağlar».
Sınıflı toplumlar tarihi boyunca ataerkil yaşamın basıncı altında yaşayan, kapitalist sömürünün daha da eşitsizleştirdiği, emeğinin çifte sömürüldüğü kadınlar. 21. Yüzyılda bile neyi yapıp yapamayacağına erkek egemen anlayışın karar verdiği kadınlar… Gün be gün giderek daha da artan, adaletsiz adaletin korumadığı, “milli”, “dini”, “geleneksel” değerlerin katlettiği kadınlar… Dünya kadın nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçi kadınlar. Dünyamızın yarısı kadınlar!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde örgütlülüğün ve militan mücadelenin yükselmesi, söylem, eylem ve dayanışmanın sınırları aşarak, engellerin üzerinden taşarak, küresel sınıf mücadelesinin yükselmesine yardımcı olması dileğiyle. EMAR
STATEMENT
BY THE EASDALE FOUNDATION FOR LABOUR RESEARCH (EMAR)
REGARDING THE DEVELOPMENTS AROUND
THE RECENT APPOINTMENT OF A RECTOR
TO THE BOSPHORUS UNIVERSITY, ISTANBUL, TURKEY
Dear Friends,
The events that have been taking place in Istanbul and across Turkey following the President's “appointment” of a member of his party as Rector to the Bosphorus University (Boğaziçi Üniversitesi), ignoring the university's traditions and customs, have now gone beyond the framework of a simple “appointment”.
EMEK ARAŞTIRMALARI VAKFI’NIN (EMAR)
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NE REKTÖR ATANMASI ÇEVRESİNDE MEYDANA GELEN GELİŞMELERLE İLGİLİ
AÇIKLAMASI
Kamuoyuna,
Cumhurbaşkanı’nın gelenek ve teamülleri hiçe sayarak partisinin bir üyesini Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör “ataması”yla gelişen olaylar artık basit bir “atama” tartışması çerçevesinin dışına taşmıştır.
Cumhurbaşkanı RT Erdoğan, gayrı-milli varsayılan Boğaziçi Üniversitesi’ni «hizaya sokmak» için AKP’li birini 2 Ocak 2021’de buyrukla rektör “tayin etti”. Bu kararın “kitabına uygun” olduğu düşünüldü. Devamı için tıklayınız...
Değerli hocamız Prof. Dr. M. Şehmus Güzel, bugüne kadar yazdığı makaleleri, röportajları/söyleşileri, bilimsel araştırma çalışmalarını ve edebi eserlerini elektronik formatta yayınlamaya başladı. Kendisini ve bu projeye emek verenleri kutluyoruz.
PDF formatında E-Kitap haline getirilmiş eserlere ekitap.ayorum.com adresinde ulaşılabilir, ücretsiz olarak okuyabilir ve bilgisayarınıza indirebilirsiniz. İyi okumalar.
Sitemiz yenilendi. Sendikal veriler, İşkolları verileri ile Hizmet Kolları verileri bu temelde hazırlanan grafiklerle birlikte sitemize yüklendi.
Our site has been updated. 2020 Trade Union data on industrial branches and services branches has been uploaded to our site.
Francisco Dominguez writes: On May 3rd a bunch of mercenaries, led by Rambo-like US soldiers of fortune attempted to disembark on the coastal town of Macuto in the La Guaira state in Venezuela’s Caribbean coast, in a so-called Operation Gedeon.
Their leader, ‘contractor’ Jordan Goudreau, CEO of US ‘security company’, SilverCorp, in interview with Miami-based extreme right wing Venezuelan opposition journalist, Patricia Poleo, candidly explained that the aim of their military incursion against the South American nation was to attack the presidential palace so as to overthrow the government of President Nicolas Maduro and install a de facto Guaidó-led government. Goudreau claimed to have deployed a mercenary force of 300 to carry out the military ‘mission’.
TMMOB İstanbul ve Ege Bölge şubesinin Covid-19 için hazırladığı bilgilendirme dosyasını PDF formatına buradan ulaşabilirsiniz. Tıkla...
Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitüleri ve Akçadağ İlköğretmen Okulu Yıllarımdan Anılar
İsmail Kaygusuz (Dr., İ.Ü. Ed. Fak. Öğretim Görevlisi Emeklisi, Araştırmacı-Yazar)
Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin aydınlanma evresinin önemli bir parçası ve Türkiye’de nüfusun %80’inin yaşadığı köylük alana, yani geniş kırsal kesimlere en büyük hediyesiydi.
Kocaeli Üniversitesi ve Regent’s University London’dan Doç. Dr. Tuncay Bilecen, İngiltere’de hükümetin Covid – 19 salgınında zordaki işletmelere yönelik yardım paketinde şimdilik belirsiz olduğu ortaya çıkınca Ankara Anlaşmalılar açısından iyimserlik havası yerini hayal kırıklığına bıraktı” dedi.
Turkey tries to keep wheels of economy turning despite worsening coronavirus crisis
April 2, 2020 12.16pm BST - By Prof Bulent Gokay
Turkey confirmed its first case of the new coronavirus on March 11, but since then the speed of its infection rate has surpassed that of many other countries with cases doubling every two days. On April 2, Turkey had more than 15,000 confirmed cases and 277 deaths from complications related to the coronavirus, according to data collated by John Hopkins University.
The Turkish government has called for people to stay at home and self isolate. Mass disinfection has been carried out in all public spaces in cities....
Full Text (PDF)...
20 Mart 2020 - İşçi Sağlığı İş Güvenliği Konseyi Duyurusu
İşçi Arkadaşlarımıza...
İşçi Sağlığı Mücadelesinin En Güncel Sorunu: Koronavirüs Salgını ve Taleplerimiz
6 Mart’ta ilk resmi koronavirüs açıklamasının yapıldığı Türkiye’de hastalığa yakalananların sayısı hızla artıyor ve virüs hızla yayılıyorken çeşitli önlemler alındı ve açıklandı. İlk günden beri alınan evde kalma, kişisel hijyen ve korunma mesafesi, beslenmeye dikkat etme gibi önlemlerin hemen hiçbiri her gün toplu taşımayla ya da servislerle işimize gitmek zorunda olan, işyerlerimizde yan yana ve hiçbir önlem almadan çalışmak zorunda olan biz işçiler için mümkün değil.
12 Kasım 2019: Dr Francisco Dominguez
EMAR Seminercilerinden Dr Francisco Dominguez Bolivya'daki darbe ile ilgili makale yayınladı. Makale için tıklayınız..
01 Kasım 2019: Dr Francisco Dominguez
EMAR Seminercilerinden Dr Francisco Dominguez, Şili’de polisin çok sayıda göstericiyi öldürdüğü, hayat pahalılığını protesto etmek üzere düzenlenen gösteriler dolayısıyla, Şili burjuvazisinin ülkeye ilişkin politikalarını konu alan aşağıdaki yazıyı yazdı.
İngilizce olarak yayınlanan makalenin .pdf kopyasına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.